10 Ocak 2013 Perşembe

garip akiminin öncülerinden ranable

biliyorsunuz postacinin pasaportumu kimlik olarak kabul etmemesi, telefon sirketinin internetimi 6 ayda yeni adresime tasiyamamasi üstelik ayrilmaya kalktigimda bu 6 ayin parasini istemesi sonucu avukatlik olmamiz, yedigim cezayi (ödeyebilseydim 3 euro filan tutacakti) ödeme israrlarimi kabul etmeyen deutsche bahn görevlisi yüzünden bu sefer de db ile avukatlik olmamiz, unitymedia'dan internet hizmeti satin almak icin yalvarmama ragmen adamlarin nuh deyip peygamber dememesi gibi tatli sert ve hatta sacmasapan olaylar basima gelmemi$ degil. durum böyleyken nasil oluyor da bir hizmeti kullanir, bir sey satin alirken herseyin yolunda gidecegini hala düsünebiliyorum, ona inanmak güc.

bu ay ev arkadasim evden ayriliyor. onun bu mutlu gününde (cok daha güzel bir sehirde, cok daha güzel bir is buldu) bana düsen de "anaa buzdolabim yok, anaaa camasir makinem de yok, anaa koltuk gitti, masa da yok nerede yemek yiyecegiz?" gibi sorular ve sorunlarla ugrasmak oldu. uzun ugraslar, detayli excel tabolarindan sonra bana en uygun gelen yikama-kurutma makinesini (türkcesi ne la bunun? kurutmali camasir makinesi imis, ibret olsun diye dursun bu böyle) internetten siparis ettim. zaten eksik esyalari alayim derken cepte para kalmamis diye biraz daha pahali olmasina ragmen taksitle alabilecegim bir web sitesini tercih ettim. taksitleri alet geldikten 1 ay sonra ödemeye baslayacagim diye tam seviniyordum ki adamlar "sen hele bir 150 euro yatir baalim delüanlu" dediler. tipime bakip begenmemis olacaklar. neyse olabilir böyle seyler dedim parayi yatirdim. onlar da "hadi $u gün gelip getirecegiz makinani, yine iyisin" deyip sirtimi sivazladilar.

nitekim makine dün geldi. 2 kargo elemani öglen dedikleri saat araligi icinde geldiler, makineyi banyoya kadar götürdüler (sonradan ögrendim ki eski makine takili olmasaymis yenisini direk baglayacaklarmis). baktilar ki baglayamayacaklar adam imzalamam gereken kagidi burnuma dayadi hemen imzalayayim da gitsinler diye. bu arada ben makinenin niye tamamen ambalajsiz olarak geldigini anlamaya calisiyordum. bir de onlara sorayim dedim. "biz onu sizin icin cikardik" dediler (bkz: yedik onu biz). bunlari konusurken alindi kagidi hala burnumun ucunda sallaniyordu. "bir dur be adam, bir bakayim dogru makineyi mi getirdiniz ne getirdiniz belli degil" minvalinde atarlandim. o da iyice yüzsüz gibi "dogru dogru" diyerek kagidi burnumdan iceri soktu. ben de kagidi cikarip imzaladim mecburen. o arada atik su hortumunu görüp, temiz su hortumunu göremeyince adamin arkasindan onu bagirdim. "icinde icinde" (cem yilmaz'i anmadan gecemem) diye bagirip uzaklasti.

adamlar gidince ilk $oku atlatip cihazi bir inceledim. makinenin ici bildigin bugulu damlali islakti. iyi ki adamlar gitmeden soramadim, ya "daha yeni donlarimizi yikadik da geldik?" diyelerdi ne yapardim? arkadaki hortumu cikarip salladigimda dibinden su akmasiyla süphelerim de onaylanmis oldu. makine belli ki kisa süre önce calistirilmisti.

to be continued...

Hiç yorum yok: